Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Daha

AHAD VE GAZA LOJİSTİK Ölmüş mü? ‘’Şimdi kendime bir hikaye anlatacağım ve artık sadece buna inanacağım. Çünkü ne zaman dönüp baksam geçmişe görüyorum ki yine değişmiş. Hatırladığım ne varsa anlatıp unutacağım. Sonra da geçmişin yüzüne asla bakmayacağım. Benim adım GAZA! Ben dünyanın en önemli adamının oğluyum.’’  İçindeki pislik daha bitmedi mi derken safra kesesinden gelen bir insan kaçakçılığı hikayesi… Yıllarca kendimi aradım en son sende buldum dedim. Sonra Afili Filintalar’da evirildim. Yepyeni bir insan oldum. Yolum Derindi, Yolum Derin dedim. Seni gördüm, İstanbul’um oldun.  Hikayemizin geçtiği evin ve deponun yalnızca bu film için tepeden tırnağa en baştan yapıldığını biliyor muydunuz? Ayrıca Hayat Van ECK’in ilk oyunculuğunda böyle bir performans sergilemesi eminim ki herkesi şaşkınlığa uğratmıştır.  Duvara güneş çizen mülteci çocuğun yaşının 9 olması ve Harmin’in Ahad’ı 9 kez bıçaklaması arasındaki bağ beni etkilemişti. Belki de çocuk sadece 9’a kadar saymayı bi...
En son yayınlar

21

Lineer Olmayan Denklemler Çıktı, çıktı; çorba parası! Binion’da Çinli bir krupiyenin Black Jack olduğu zaman bu şekilde bağırması sonucu bir deyim haline gelen bu söz Las Vegas’ta aslında her gazinoda 3 parça tavuk ve patatesin bulunduğu yemek fiyatının 1.79 dolar olması ve masadaki iddianın 2 dolar olmasından kaynaklı ortaya çıkmıştır. Yani oyuncu iddiayı kazanınca yemek parasını çıkarmıştır. Bu deyim zamanla tüm kumarhanelere yayılmıştır. Filmde bu durum başarılı bir şekilde işlenmiştir. İzleyiciyi saran ve büyüleyen bu söz öbeğinin hikayesi tam olarak budur.  Kumarhanedeki tek gerçek, kumarı oynayanın değil oynatanın kazanmasıdır. Las Vegastaki kumarhanelerin güvenlik amiri bu durumun farkındadır. Teknolojinin gelişmesi ile beraber kariyerinin tehlikede olduğunun farkındadır. Yüz tarayıcıları ile başı belada olan güvenlik amiri bir bilgisayarın yapamayacağı şeyleri kumarhane sahiplerine göstermek istediği gibi aynı zamanda eninde sonunda kariyerini noktalamak zorunda olduğun...

Guuzarish

Ethan - Ali Projesi  Hiç neden diye sorgulama gereksinimi hissetmemiştim. Bugün filmin yarısını geçtim ve öğrendiklerimle birlikte anlamsal bütünlüğü kendi içimde sağladım. Aslında buradan çok bencil olduğum durumunu da çıkardım. İlk elin günahı olmaz derler. Kendi derdime düşmekten vazgeçmiş durumdayım artık. Filmin yarısını geçtiğim gibi gecenin de yarısını geçtim. Tam da buradan sesleniyorum siz üçünüze. Çünkü sizin bilincinizin açık olduğu anlar benim gerildiğim anlar. Ne saçmalıyorsun sen be der gibisiniz. Allah kendi ölümünü bile gerçekleştirmekten aciz bırakmasın kimseyi. 13.kattan iyi atlarım ben mesela. Ethan abimiz ne yapsın da ölsün. Filmin kendi içinde sorguladığı kısmı ben de sorguladım. Niye 14 yıl sonra? Ne yani 13 yıl sonra acı çekmiyor muydun? Neyse 14 yıl sonra tutkallar tutmaz olmuş diyelim. Senaristin vardır bir açıklaması. Bu arada herkes görüntü yönetmenini öve öve bir hal olmuşlar. Neymiş yani bu kadar kardeşim? Amman! Araya muziplik sokmasam olmazdı. Her bah...

Put Şeylere

Bir şiir kitabı okumak ile roman okumak arasındaki fark ne ise bu filmi izlemek ile standart film izlemek arasındaki fark da öyle. Anlatıma istediği sayfadan başlamış gibi.  Tekrar eden sözleri ve sahneleri birer nakaratmış gibi düşündürüyor. Film hikaye anlatımı ile ilerlemiyor sadece duygu ve anafikir geçirme amaçlı sahnelerden oluşuyor. Bu yüzden filmden bi final beklemiyorsunuz.  Gerdiği anafikir ise şu eksende: ensest ilişki, eşcinsellik, cinayet, yamyamlık gibi ortalama toplumu rahatsız edebilecek konulara o kadar da katı bakılmaması gereken bir tabu gibi, put gibi gören bi anlatımı var ve bu konuları normalleştirme çabasını görüyoruz.  Güzel bir deneme ama kabullenilmesi zor.  Bunları kabullenmeyi olgunlaşmak olarak görecek isek çok zamana ihtiyacımız var, yaklaşık 4-5 nesil falan.  Film ortasında bi diyalog esnasında aklıma şunlar takıldı: Yönetmen Gökhan karakteri, kız arkadaşı Özge’ye soruyor: En çok hangi filmlerimi seviyorsun? Özge de, Yosmam...

1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikayesi

Kitap, adını da başlığa taşıdığı yılda çekilmiş olan iki adet fotoğrafın hikâyesini konu ediniyor. Ana iskeletini oluşturan fotoğraflara yemeği aynı masada yemiş kişilerin çeşitlendirilmiş ve dallandırılmış anekdotları, edebiyat tarihçiliği yapan Ayvazoğlu’nun marifetiyle konularla ilişkilendirilerek eşlik ediyor. Anekdotlar, bir Akif biyografisini ana hatlarıyla resmetmekle beraber diğer edip ve şairlerin merak uyandırıcı taraflarını da göstermek için çemberi genişletiyor. Sonrasında da tekrar tekrar masaya uğrayan yazar, milli şair ve şair-i azamın aynı masaya bir kitap (şiir hayatımıza damgasını vurmuş olan Asım) tanıtımı vesilesiyle oturduğunu hayali senaryolarla hatırlatıyor. Bu senaryolar genellikle tebessüm ettirici mahiyette olup okura keyifli bir okuma imkânı sunuyor. Yazarın değerlendirmede Akif’e olan hayranlığını gizleme çabasına girmemesi ve bu sebeple nesnellikten ayrılması anlaşılabilir karşılanır okuyucu tarafından. 1924 yazarı, devirde yaşananların siyasî ve sosy...

Karagöz ve Hacivat Neden Öldürüldü?

On dördüncü asrın başında Anadolu, birkaç asır önceki sükûnetini kaybetmiş halde hayatına devam ediyordu. Sükûneti ilk bozmaya çalışan Araplar, Doğu Roma’nın son hışmına uğramış ve rotasını başka yöne çevirmek durumunda kalmışlardır. Türkler ise bundan sonra İslam’ın da durağanlaştığı dönemde Doğu’dan gelerek (sonradan verilen adıyla) Bizans’a son darbeyi vuruyordu. Bu vuruş, Selçuklu devri mirası olarak, Moğol istilasının ardından da devam etmişti. Merkezi otorite zayıflayınca ikinci beylik dönemi başlamış ve yeni anlayışlar gelişmişti. Burada öz kültürünü muhafaza etmeye çalışan Türkler, fetih ve gaza akınlarının sona ermeyeceğini anladılar. Bu anlayış, toleranslı bir devletin doğuşunu teşkil etmektedir. Tam da bu anda, beylik kurucularının karizmatik, yiğit ve iyi savaşan kişiler olduğunu çıkarabiliriz. Kaynakların kısıtlı olduğu ortada olduğundan Doğu Roma ve Arap kaynaklarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kaynaklar da incelendiği zaman çıkarımları destekleyici mahiyette olduğu ...

İlber Ortaylı - Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Aydın bir nesil çıkartmak, bir süreci takip edegelmiştir. Bunun önceden hedeflenmesi ve buna yönelik adımların birbirinin ardına atılması gerekir. Bu adımların sırasını şaşıran zümre ve milletler, kendi kendine çelme takar düşüverir. Bu biyografi, topallasa da düşmeyen bir milletin yetiştirdiği bir aydın kesimin özeti gibi yazılmış. Tanzimat'la cumhuriyet inkılaplarının bir bütünlük teşkil ettiği yolunda oluşan kanaatlerini anlatan bir tarihçinin eserini okurken Osmanlı'nın son ve cumhuriyetin ilk neslinin de portresi genel hatlarıyla çiziliyor zihnimizde. Bu aydın neslin suyu diyebileceğimiz bir münevver ve müverrih, kendinden önceki nesle duyduğu saygıyı okuruna arz ediyor. Bunu da artık bir pop yıldızı mesabesine –milletçe- yerleştirdiğimiz yazarın yapması ayrı bir önem olarak görülmüştür. Onun yetiştiği devirdeki yargılarla bugünküler arasındakinin farkına varmış olan meşhur profesör, bugünkü nesle bir çizgi çiziyor. Onun gençliğinde tartışılmaya lüzum görmediği için h...